Arnavutköylü olan Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Süheyl Batum ile CHP’deki ön seçimi, Milletvekili neden aday adayı olmadığını ve Arnavutköy’deki projeler üzerine konuştuk.
Ön seçimi desteklediğini ama yeterli bulmadığını belirten CHP Milletvekili Prof. Dr. Süheyl Batum, “Barolar birliği başkanıdır mesela yada maliye bakanlığındadır, veya başka bir görevdedir. Bu adam siyaset yapmamıştır ama senin iktidarında sana çok yardımı dokunacaktır. Kontenjanı kendi adamların için kullanmaya kalkarsan bunun sonu yoktur. Bu CHP’de hiç olmamalıdır. Çünkü 2010’da söz verdik. Ama buna uymazsan tabi ki milletvekilleri kontenjandan girmek isterler” dedi.
Ön seçimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
2010 yılında Sayın Baykal’ın yerine Sayın Kemal Kılıçdaroğlu gelmişti ve CHP’de çok ciddi bir heyecan başlamıştı. Bu heyecanın başlaması bence Baykal’ın gitmesi değil Kılıçdaroğlu’nun o zaman ön seçim yapacağız demesiydi. O zaman söz verilmesinin bir neticesi olarak görüyorum bunu. Ama yeterli bulmuyorum. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi kim ne derse desin özellikle 1980’lerden 90’lardan sonra CHP kendi partisi için, Cumhuriyet için çalışan, didinen insanları uzun süre görmezden gelmiş. Bugün bakarsak il başkanı üzgün, küskün bir yerde, ilçe başkanı üzgün, küskün bir yerde. Zamanında belediye başkanlığı yapmış küskün, gençleri bir tarafta, biz zamanlar gençlik kolları başkanlığı yapmış bir tarafta. Oysa CHP halkın partisi, kendisine hizmet etmiş hatta Cumhuriyete, 6 oka hizmet etmiş insanları değerlendirmesi ve onlardan kadrosunu oluşturması gerekir. Bunu nasıl yapacak derseniz, bunun tek bir yolu var ön seçim. Ön seçim yapacaksın ve ön seçim yaptıktan sonra o ana kadar siyaset yapmamış fakat devletin önemli kademelerinde başarılı görev yapmış değerlendirmeleri gerekli gördüğün insanlar varsa onları da yüzde 5 kontenjandan araya katacaksın. 25 – 30 kişi olabilir onları da İstanbul, Ankara ve İzmir’den koyarsın. Dikkat edin AKP demokratik değil ama öyle böyle AKP’ye hizmet etmiş insanları milletvekili yapıyor. 3 dönemleri bitenleri danışman yapıyor, bakan yardımcısı yapıyor. Biz de ise partiye yıllarca hizmet etmiş insanlar bir yerde üzgün. İşte bunu önlemenin Cumhuriyet Halk Partisi’ne Cumhuriyet’e hizmet etmiş insanların istedikleri yere ulaşmaları için ön seçimi gerekli görüyorum. Bu yeterli mi elbette değil. Ama siyasette gördüğüm bir şey var. Şimdilik bu kadar yeter deniliyor. Bu yanlış şimdilik bu kadar yeter diye bir şey yok. Kadın temsilini yüzde 3’den yüzde 7’ye çıkartıyoruz şimdilik bu kadar yeter diyoruz. Neden yeterli olsun yüzde 50 olsun engel ne? O bakımdan ben ön seçimin gerekli olduğunu düşünüyorum ama yeterli bulmuyorum.
Milletvekili olup da ön seçime girmeyenleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kuralı doğru koyarsan herkes ön seçime girer. Bazı yerlerde ön seçim yaparsan yüzde 15 kontenjan koyarsan, bazı yerlerde de merkez yoklaması yaparsan insanlar niye o değil de ben diye düşünür. Örneğin bizim arkadaşlarımız var genç pırıl pırıl. Diyorlar ki biz bu 4 yılda rüştümüzü gösterdik. Artık başkanın bizi kontenjan göstermesi lazım diyorlar. Bizde rüştünü ispat etmeyen var mı ki diyoruz. O zamanda genel başkan kontenjan koyduğuna göre bizi de koysun diyorlar. Bazı illerde kontenjan koyuyoruz. İstanbul, Ankara, İzmir çok büyük olduğu için kontenjan olabilir. Ama kontenjan ne için koyulur biliyor musunuz, o ana kadar siyasete girmemiş ama senin olası iktidarında sana çok fayda sağlayacak insanlar vardır, onlar koyulur. Barolar birliği başkanıdır mesela yada maliye bakanlığındadır, veya başka bir görevdedir. Bu adam siyaset yapmamıştır ama senin iktidarında sana çok yardımı dokunacaktır. Kontenjanı kendi adamların için kullanmaya kalkarsan bunun sonu yoktur. Bu CHP’de hiç olmamalıdır. Çünkü 2010’da söz verdik. Ama buna uymazsan tabi ki milletvekilleri kontenjandan girmek isterler.
Milletvekili olmayacağınızı açıkladınız. Milletvekillerinin dahi kendilerini özgürce ifade edemediği bir ortamda siz sade bir üye olarak kendinizi nasıl ifade edeceksiniz?
Siyasi partilerde bunu görüyoruz. Kim ne derse desin. Baykal’a karşı mücadele edenler, çoban ateşi yakanlar şimdi ağzını açamıyorlar. Üstelik bize niye konuşuyorsunuz, konuşmayın diyorlar. Örneğin Haluk Koç. Baykal’a karşı çoban ateşi yakan, toplumda Baykal’ın itibar kaybetmesini ve yeter artık denmesine neden olan en büyük unsurlardan birisidir. Bunu yapan Haluk Koç şimdi genel başkanımıza laf etmeyin diye ortada. 130 milletvekilinin 130’ununda genel merkezle aynı düşünmesi mümkün mü? Bugün örgütlere gidin Mehmet Bekaroğlu ile Ekmeleddin İhsanoğlu’nu istiyor musun diye sorun kağıda ismini yazmadan yaz de. Yüzde 90 hayır çıkar. Peki neden çıkmıyor bu söz. Ama o kağıdı açtığında herkes çok istiyorum bayılıyorum genel başkanın söylediğine diyor. O zaman mecburen doğru olmayanı söylüyorlar. Şimdi bunu dışarıda konuşmayalım diyorlar. O zaman niye içerde konuşturmadın. Bize söyleseydiniz İhsanoğlu ve Bekaroğlu’nu biz karşı çıkardık. Milletvekiliysen söz söyleme imkanın çok daha sınırlı. Bir daha milletvekili olamayacağım diye korkuyorsun bu bir. Senin yerine milletvekili olmak isteyenlerde kendi partin için bunu niye söylüyorsun diyor ve buna bir gol atarım bunun yerine ben geçerim diyorlar buda iki. Dolayısıyla milletvekiliyken bir şeyler söylemen daha zor. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun çıktığında genel başkana başkanım bunu kim önerdi 2 il başkanı önerdi derseniz susacağım, 3 ilçe başkanı derseniz susacağım, 5 tane parti üyesi önerdi derseniz susacağım kim önerdi dediğimde çıt çıkmadı. Ben bundan sonra bu ekiple aynı listede yer almayacağım. Efendim beni de listeye alın demeyeceğim dedim. O yüzden rahat rahat söylüyorum dedim. 130 milletvekilinin hepsi Ekmeleddin İhsanoğlu’na Bekaroğlu’na bayılıyor muydu, elbette hayır. Bir daha milletvekili olamamak kaygısı ve onların yerine genel başkan lütfüyle milletvekili olurum diye düşünenler o zaman seni kötülemek için hiçbir şey söyleyemiyorlar. O bakımdan milletvekili olmadığında göreceksin. Türkiye’yle de 6 okla da, Cumhuriyet Halk Partisi’yle de daha iyi siyaset yapabilirsin. Yeter ki her şey benden kaynaklıyor diye düşünme, bir tek bende boncuk var diye düşünme, boşver genel başkanın dediğine kafamı sallarım milletvekilliğini kaparım diye düşünme. Bunları da milletvekili olarak yapman çok zor.
Arnavutköylü olarak Arnavutköy’deki projeler ile ilgili neler söyleyeceksiniz?
Bu konu çok önemli. Özelinde Arnavutköy’ü ilgilendiriyor ama aslında Türkiye’yi ilgilendiriyor. Sorun şu Arnavutköy İstanbul’da bir rant bölgesi haline geldi. Kadıköy’e, Şişli’ye ne kadar yer yapabilirsin? Yok bitti artık. Süleymaniye Camisinin arkasına AKP 100 katlık yere izin veriyor. O zamanın başbakanı Recep Tayyip Erdoğan sonrada çıkıp onu yapana kırgınım, darıldım falan diyor. Büyükşehir Belediyesi’nin ne yapıyorsunuz siz ya dediği bir yerin, hadi yürü oradan deyip de devam ettirebileceklerine inanıyor musunuz? Şimdi tamamen al takke ver külah şeklinde geçiyor. Arnavutköy çok önemli bir proje bölgesi olacak. 3. Havaalanı yapılıyor, 3. Köprü yapılıyor, Yenişehir, Kanal İstanbul deniliyor. Bütün bunların arasında bir bölge. Sorun Türkiye’de hep şu. Dünyanın her yerinde bir yer kalkındığında orada oturan, oranın çamurunu çekmiş insanlar orada o bölgenin değer kazanmasıyla onlarda değer kazanır. Bizde yapılan ise tam tersi. O insanların yaşam tarzlarını değiştirip ellerinden alıyorsun, onlar sonunda ne bulursa satıp gidiyorlar. Yerine kendin zengin etmek istediğin insanları yerleştiriyorsun bir anda onları zengin ediyorsun. Atatürk Havaalanı, 2. Boğaz Köprüsü ve çevre yolları yapılırken o bölgeyi düşünün. Orada basın yolu ne zaman oldu. En büyük firmalar orada. Bunların babaları, dedeleri dünyanın en akıllı adamlarıydılar da oradan toprak mı aldılar, orada mı oturdular, hayır. Oralar yapılmadan 3 -5 sene önce birileri büyük patronlara gel bakalım sende zengin olacaksın bende zengin olacağım dedi. Oradakilere de burası kuş uçmaz kervan geçmez bir yer, havaalanı da var uçak sesinden de duramazsınız en iyisi bize satın gidin dediler. O garibanlarda satıp gitti ve basın yolu çıktı ortaya. Şimdi ise Türkiye’nin büyük firmaları var, büyük televizyonlar gazeteler var. Şuan Arnavutköy’de yapılan da bu. Buradaki vatandaşta bana burası dedemden kaldı tarım yapacağım para kazanacağım diyecek, biride satıp para kazanacağım diyecek. Şimdi adam tarımı buradan ortadan kaldırdı mı, kaldırdı. Şimdi ne yapacak adam yerini satacak. Satacak ama nasıl satacak bir şey bilmiyor, biri geliyor al şu parayı bana sat diyor. Tamam para lazım, çocuğu da evlendireceğiz satayım diyor. Şuan hiç biri tesadüf değil. Buralar Tayyip Beyin, buralar Unakıtan’ın buralar bilmem kimin. Hiç bilmezdik o meşhur Mercimek’in arsaları. Bunlar çok mu zeki akıllı 5-10 sene önce aldı buraları, hayır. Arnavutköy bir proje merkezi, yeni bir proje ilçesi başka bir yer yok çünkü sıkıştı. İstanbul’un kırsal kesimi derdik buraya ama şimdi büyük projeler olacak. Ancak hiç kimse bilmiyor. İnsanlar biz projelere karşıyız zannediyor. İnsanların para kazanmasına karşıyız zannediyorlar. Hayır tam tersi. Senin yerin değer kazanırsa sen kazanırsın. Ama şimdi bize hiçbir şey söylemiyorlar bekleyin diyorlar. Toplumun zengin olması için kullanılmıyor. Belirli insanların zengin olması için kullanıldığı için buna karşı çıkıyoruz. O yüzden de örneği basın yolundan verdim. Arnavutköy’ün de aynı olmaması lazım. Arnavutköy bölgesine muhacır köyleri derlerdi eskiden. Bu insanlar hayatlarını burada idame etmişler çocuğunu burada yetiştirmiş. Şimdi bu insanlara ya otur kahvede bekle yada yerini sat defol git diyorlar. Bunu kabul etmiyoruz. Arnavutköylü bu projelerden para kazanmalı, zenginleşmeli herkes kazanmalı.